Tuzla'da herşey, herkes kutuplaştı.Birinin ak dediğine diğeri hiç düşünmeden kara diyor.
Yapılan güzel işlere rağmen kendileri gibi düşünmeyen, herkesi karalıyorlar.
Bi-taraf olmak mümkün değil.
Ya yandaşsın, ya da muhalifsin.
Endaze kaymış, hiç bir şeyin ortası ve ortayolu kalmamış.
Bizim gençliğimizde sağ vardı, bir de sol.
Ortasında sosyal demokratlar vardı.
Orta yolcu idi onlar.
...
Diğerleri böyle ayrılır da gazeteler ve gazeteciler bi-taraf yani tarafsız olabilir mi?
Durumu çok güzel özetliyor anekdot:
“Bir kentte bir Belediye başkanı, kendisini bir kısım gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu."
Nihayet:
-Öyle bir şey yapayım ki, mat olsunlar, diye düşündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da nehrin (siz isterseniz çay deyin ona) üzerinden yürüyerek geçeceğim.Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada. Başkan geldi ve elinde bastonuyla nehrin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. Fakat ertesi günü o gazetelerde şu başlık okundu:
-Başkan yüzme bilmiyor!