olaygazetecilik @ hotmail.com

 Bulunduğu ilçede ne olduğundan habersiz, bir günlük yerel gazete bile okumayan ya da okumuş gibi görünen bir yöneticiden ne beklersiniz? Kocaman bir "hiç" mi? Yolda karşılaşıyorsunuz... Önce "selam", sonra "ne var ne yok" derken ağzında ki baklayı yapıştırıyor: "Yahu geçen haftaki yazına bayıldım, ne güzel döktürmüşsün ama!"

Şöyle buruk bir tebessümden sonra, "Ne yazısı kardeşim, tam üç aydır yazmıyoruz ki!" diyoruz ama, çok daha pişkin bir yanıt alıyoruz:

 

"Haaa! Geçen aykilerden birisi olabilir!",

 

Duyarsızlık, kişinin önce kendini sonra yakın çevresini aşarsa, hatta toplumun geniş kesimine yansımaya başlarsa bunun ölçüsü ne olabilir?

 

Adam, aynı duyarsızlığı yine devam ettirirse ne yapabilirsiniz? "Herhalde, yine kocaman bir hiç!"

Özellikle yerel gazete hepimizin bir parçası,

 yaşadığımız yerin aynasıdır... Ama bakıyor muyuz? Ya da gerçekten okuyanlarımız nasıl değerlendiriyor? Sık sık karşılaştığımız sorudur: "Yazıyorsunuz da ne oluyor?" Bu sorunun altında çok şey yatar: "Kim dinliyor ki, akıntıya kürek çekiyorsunuz!"

Doğru...

Neler yazılıyor, neler çiziliyor... Eskiden, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" denilirdi. Ya şimdi?

"Bu kadar duyarsızlık olur mu?"

Kısacası "duyarsızlık" çağın ayrı bir hastalığı... Bir gün hesabı sorulur... Tıpkı.. "Yazımıza bayılan bürokrat gibi!.." Uyanın artık.. "En azından sıra size gelmeden!.."