SOSYOLOG-YAZAR VE ÜNLÜ KADIN HAKLARI SAVUNUCUSU
ERDAL SARIÇAM İLE KADINLAR VE YAZARLIK ÜZERİNE
ROPÖRTAJ: MESUT ÖZBEK
- Ülkemizde kadın hakları, kadına yönelik şiddet ve kız çocuklarının eğitimi gibi, merkezinde “kadın” olan çalışmalar söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimlerden birisiniz. Bir sosyolog olarak toplumun değişim dinamiklerini nasıl yorumluyorsunuz? Özellikle kadınların bu değişimdeki rolü üzerine gözlemleriniz nelerdir?
Evet, uzun süredir kadın çalışmaları içinde yer alıyor ve bu konuda projeler üretiyoruz. Bu kapsamda eğitim seminerleri konferanslar, ücretsiz danışmanlık hizmetleri ve kitap çalışmalarımız oldu. Hala da devam ediyoruz. Kadın, bir toplumun en önemli inşa faktörlerinden biridir. Kadın olmadan sağlıklı bir toplumdan ve o toplumun inşasından söz etmek mümkün değildir. Kadın özelinde toplumun değişim dinamikleri söz konusu olduğunda ise, bunda kültürel, tarihsel, ekonomik ve siyasi faktörlerin belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Bu temel değişim dinamikleri pek tabi ki, o topluma dair sosyolojik normlar ve yapılarla da ilişkili. Ancak kadınların bu anlamda gelişen internet ve bilişim teknolojileriyle önemli bir ivme kazandığını ifade edebiliriz. Zira toplumlar artık anlık olarak başka toplumlarla ilişki ve iletişim içinde olabiliyorlar. Bu da sosyal etkileşimi belirliyor. Sosyal etkileşim dediğimiz fenomen ise kendisini farklı açılardan hissettiriyor. Bunların başında; kadınların iş dünyasına ve eğitime, dijital dünyayla adaptasyona ve teknolojiye, toplumsal cinsiyet rollerine ve siyasi kadın hareketlerine, aile içi iletişimden kadınların siyasal varlıklarına kadar bir dizi değişim faktörü gelmektedir. Bugün kadınların tüm bu faktörleri içselleştirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Kadınlar açısından toplumun değişim dinamikleri söz konusu olduğunda hem küresel anlamda hem de Türkiye özelinde özellikle son yirmi yılda önemli gelişmelerinin kaydedildiğini de dile getirebiliriz. Bütün bunlar, toplumumuzun değişimi, yeniliği, evrimi ve pozitif gelişimi açısından önemlidir.
- Uzun zamandır kadın eğitimleri üzerine çalıştığınızı biliyoruz. Hatta bununla ilgili kitap çalışmalarınızın olduğunu, kadınlara özel eğitimler verdiğinizi de biliyor, takdirle karşılıyoruz. Bu konuyu biraz açar mısınız? Neler yaptınız, neler yapıyorsunuz ve hedefleriniz nelerdir?
Ben toplumların, ülkelerin ve dünyanın kadınların öncülük ettiği çalışmalarla değişebileceğine inanıyorum. Erkek egemen bir dünyanın hali ortada. O halde bir de “kadın egemen bir dünyayı” denemek lazım, diye düşünüyorum. Hatta benim sık sık kullandığım bir sözüm var: “Bu dünyayı; okuyan, yazan, aydınlanan ve etrafını kendi ışığı ile aydınlatan kadınlar kurtaracak.” Bu ilk bakışta belki biraz ütopik gelebilir ancak kadınların eğitim seviyelerinin artması ve hayatın her alanında daha fazla görev ve sorumluluk almaları, bu ütopyanın gerçeğe dönüşmesi için önemli bir “ilk adım” olabilir. Ben de bu amaçla çok uzun zamandan bu yana kadın eğitimleri üzerine yoğunlaş bulunuyorum. Az önce ifade ettiğim gibi, kadınlara yönelik eğitim seminerlerim, konferanslarım, ücretsiz danışmanlık hizmetlerim ve kitap çalışmalarım hep bu amaca hizmet etmeye yönelik etkinlikler. Bu anlamda doğrudan kadınlara özel 4 tane kitabım yayınlandı. Bunlardan üç tanesi Tuzla Belediyesi Kültür Yayınları kapsamında okuyucunun beğenisini sunuldu. Toplamda ise yayınlanmış 14 kitabım bulunuyor. Daha önce birçok üniversitede, orta öğretim kurumlarında, çeşitli STK’larda ve daha birçok kurumda eğitim programlarım oldu, olmaya da devam ediyor. Bunlar bazen öğrencilere, bazen velilere bazen de genel olarak kadınlara yönelik oluyor. Amacım; sosyal sorumluluk duygusuna sahip bir yazar olarak, yaşadığım toplumu bilinçlendirmek ve bir farkındalık kazandırmak.
- Şu an aktif olarak kadınlara özel yazarlık atölyelerinde hocalık yaptığınızı, çok sayıda kadınla yazarlık üzerine çalışmalarınızın olduğunu biliyoruz. Biraz da bundan söz eder misiniz?
Evet… Şu an Tuzla Belediyesi bünyesinde harika bir proje var. Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’nün bir projesi bu. “Kadınım Yazarım” adını taşıyan bir proje. “Kadın Yazarlık Atölyesi” başlığı altında hayata geçen bu proje kapsamında haftanın belli günlerinde, Tuzla Belediyesi Kadın Girişimcilik Merkezi’nde (KAGİM) iki ayrı kadın grubuyla bir araya geliyoruz ve yazarlık çalışmaları yapıyoruz. Amacım, yazmaya ilgi duyan kadınlara yazar olma yolunda kılavuzluk etmek. Eğitimde, niteliğe ve kaliteye çok önem veriyoruz. Bu nedenle, kendi kişisel yorum ve tecrübelerimle birlikte akademik kaynaklardan da besleniyoruz ve bu anlamda en kaliteli eğitimi en özenli ve etkili şekilde vermeye çalışıyoruz. “Yazar yetiştirme” vaadiyle ortaya çıkan Kadın Yazarlık Atölyesi’nin en önemli işlevlerinden biri de okumaya, yazmaya ilgi duyan kadınları bir araya getirmek ve arkadaş olmalarına vesile olmak. Bence tek başına bu bile çok önemli bir kazanım. Zira bireyselliğin ve bencilliğin öne çıktığı günümüz dünyasında; insanın, hayata aynı pencereden bakan insanlarla tanışıp dost olması, bir şeyler paylaşması çok önemli. Ben bu vesileyle bu projeyi hayata geçiren Tuzla Belediyesi’ne teşekkür etmek istiyorum ve ayakta alkışlıyorum. Çünkü çok önemli bir projeye can verdiler; çok verimli ve nitelikli bir çalışmayı kadınlarımızın hizmetine sundular.
-Kadın Yazarlık Atölyesi'nde eğitim vermek sizi nasıl etkiliyor? Bu deneyimin sizin için en unutulmaz yanı nedir?
Öncelikle şunu söyleyeyim; hayatımın son 15 yılında sadece kadınlara yönelik eğitim faaliyetleri içinde oldum. Sadece kadın merkezli projeler ürettim. Doğrusunu isterseniz kadınlarla çalışmak harika bir şey. Onların ruh dünyaları, dış dünyaya bakışları, hayatı ve olayları yorumlayışları çok farklı ve çok özel. Onlarla çalışırken, hep alıştığım “erkek penceresinden” değil, farklı bir pencereden de bakmayı öğreniyorum. Bu bana değer katıyor. Bu durum kadın yazarlık atölyesi için de böyle. Öğrencilerime zaman zaman çeşitli konular veriyor ve o konuda yazı yazmalarını istiyorum. İnanın o kadar güzel, o kadar nitelikli ürünler ortaya çıkıyor ki. Sadece yazı bağlamında değil, sadece kelime seçimi, cümle yapısı, edebi ahenk açısından değil, bakış ve yorumlama açısından da çok kaliteli ve farklı ürünler ortaya çıkıyor. Kadınların dünyası hakikaten çok renkli ve çok hassas. Aynı kendileri gibi… Bütün bunlar benim için hakikaten unutulmaz!
-Kadınlara yazarlık eğitimi verirken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir? Sizi bu süreçte en çok motive eden şey nedir?
Ben profesyonel bir eğitimciyim. Bütün hayatım eğitim faaliyetleriyle geçiyor. Eğitimlerimde kadın erkek ayrımı yapmam. Her işte olduğu gibi, eğitim konusunda da cinsiyetçi bir bakış açısına sahip değilimdir. Bu, eğitimciliğin ruhuna aykırı bir defa. Ancak belki şunu ifade edebilirim. Söz konusu sadece kadınlar olduğunda, bir erkek hoca olarak başlarda empati yapmam gerektiğini fark etmiştim. Çünkü kadınların hayata ve olaylara bakışları gerçekten çok farklı. Kadınlar, erkeklerden farklı olarak çok derin ve çok yönlü bakabiliyorlar. Benim böyle bir yaratılış özelliğine sahip insanlarla rahatlıkla çalışabilmem için, onlar gibi, onların penceresinden bakmayı öğrenmem gerekiyordu. Bu sorunu da yıllar önce çözdüm. Şu an kadınlarla çalışırken hiçbir zorluk yaşamıyorum. Onlara bir şeyler öğretmek, onlara, dolayısıyla topluma faydalı olmak düşüncesi ise benim en büyük motivasyon kaynağımdır.
- Günümüzde hâlâ "kadın yazar" etiketinin bir sınırlama olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyorum. Bu bence önemsiz bir detay. Bu niteleme sadece yazarlar de için geçerli değil. Kadın vali, kadın milletvekili, kadın rektör, kadın öğretmen, kadın doktor vs. gibi etiketlemeler ne yazık ki günümüzde devam ediyor. Ancak bu bence üzerinde çokça konuşulması gereken bir durum değil. Ben her meslekten kadının ortaya koyduğu başarılara odaklanılması gerektiği düşüncesine sahibim. Zira o tip nitelemeler toplumda derinlemesine yer edinmiş kalıp yargılarla bağlantılı. Enerjimizi bunu düşünerek harcamak yerine hem kadınlar hem de toplum için daha neler yapmamız gerektiğini konuşmamız lazım.
-Kadınların edebiyat dünyasında daha güçlü bir şekilde var olabilmesi için önerileriniz nelerdir?
En sonra “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” adlı bir kitabım yayınlandı. Orada bu konuya detaylıca değinmiştim. Kadın tarihine baktığımızda, kadınların en doğal, en insani haklara bile çok yakın zamanda kavuştuklarını görüyoruz. Örneğin seçme seçilme hakkı bile en fazla 100 yıllık bir geçmişe sahip. Kadınlar, tarih boyunca her türlü baskıyı ve yok sayılmayı göğüslemek zorunda kaldılar. Yüz yıllar boyunca erkeklerle eşit birey olarak bile görülmediler. Çoğunlukla bir eşya gibi, cinsel bir malzeme gibi yorumlandılar. Aslında bu durum bugün hala devam ediyor. En basitinden reklamlarla ve ürün tanıtımlarında görev alan kadınların bedenlerinin nasıl kullanıldığını üzülerek görüyoruz. Yani kadının sosyal, siyasal ve kültürel gibi alanlarda varlık gösterebilmeleri bile çok erken bir zamana dayalı. Dolayısıyla daha spesifik bir alan olan edebiyat zemininde kadınların daha güçlü bir biçimde yer edinebilmeleri sanırım biraz zaman alacak. Çünkü kadın kimliği, kadının varlık mücadelesi köklü ve derin tarihi geçmişe uzanan bir mücadeleyle bağlantılı. Dediğim gibi aşmak zaman alacak. Ama şunu da memnuniyetle ifade etmek gerekir ki, bugünün dünyasında kadınlar her alanda olduğu gibi yazın dünyasında da etkin bir içimde varlık gösterebiliyorlar. Bunlar toplumsal bilinç düzeyi ve farkındalık anlayışıyla bağlantılı. Ancak ben çok umutluyum. Bugün kadınlar, her zamankinden daha fazla okuyor, yazıyor, öğreniyor, eğitim görüyor ve her sahada en güçlü şekilde yer bulabiliyorlar. Edebiyat dünyasında da daha güçlü bir şekilde var olabilmeleri için tam olarak yapmaları gerekenler de bunlar zaten. Daha fazla okumak, yazmak, eğitim görmek ve girişimcilik ruhuyla harekete geçmek! Bunlar altın kurallar.
- Yazarlık yolculuğuna başlamak isteyen kadınlara neler tavsiye edersiniz?
Yazarlık atölyelerinde öğrencilerime de söylediğim ve sıkı sıkıya tembih ettiğim şeyler var. Mesela diyorum ki onlara, “Elbette belli bir ideolojik düşünceniz olabilir, elbette belli bir dünya görüşüne sahip olabilirsiniz. Sosyal ve siyasal ilkeleriniz, tercihleriniz olabilir. Ne olursa olsun, bu durum sizi kaliteli eserler ve kaliteli yazarlar okumaktan alıkoymasın.” Yani, “sizin gibi düşünmeyen yazarları da okuyun.” demek istiyorum. Bu tavsiyem aslında herkes için geçerlidir. Tek ölçümüz yazarın ve eserin kaliteli ve nitelikli olması. Yazarlık yolculuğundaki ilk ve en önemli adım okumaktır. Yazarlık, yazmak değil; okumaktır. Yazarlık her zaman okumanın bir adım gerisinde durmalıdır. Türk ve dünya klasiklerinden başlayarak okumak… Benim en önemli tavsiyem budur.
- Kadınların yazarlık alanında daha görünür olması için gelecekte ne tür projeler geliştirmeyi planlıyorsunuz?
Şu an devam eden bir projemiz zaten var. Az önce bahsettim. Kadın Yazarlık Atölyesi. Onun dışında kadınlara yönelik düşünce ve felsefe atölyeleri; okuma, film tahlil atölyeleri de planlıyorum. Bu tip etkinlikler kadınları hem okumaya hem yazmaya hem de düşünme sevk ediyor.
- Türk edebiyatında sizi etkileyen kadın yazarlar kimlerdir? Bu yazarların eserlerinden nasıl ilham alıyorsunuz?
Edebiyatımızda beni etkilemiş olan çok kaliteli isimler var. Baktığımızda hem geçmişten hem de günümüzden örnekler verebilirim. Örneğin Suad Derviş hikâye alanında çok önemli bir isimdir. Şukufe Nihal, Nezihe Muhiddin, Halide Edip, Halide Nusret, Samiha Ayverdi, Afet Ilgaz, Cihan Aktaş, Ayşe Kulin, Leyla Erbil, Buket Uzuner, Nazan Bekiroğlu, Sevgi Sosyal gibi isimler de ilk akla gelen isimlerden. Ben yazar adaylarına da bu isimlerin eserlerini incelemelerini, okumalarını tavsiye ediyorum. Bu kadınlar bana ilham verdiği gibi, eminim onlara da ilham verecektir.
- Yakın zamanda yayımlanacak bir projeniz ya da kitap çalışmanız var mı? Varsa, biraz bahsedebilir misiniz?
En son “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele” konulu bir kitabım çıktı. Daha çok yeni; birkaç ay oldu. Çok yönlü, detaylı ve zor bir konuydu. Ülkemizin saygın matematikçilerinden Prof. Dr. Bahaddin Sinsoysal hocamızın yayın danışmanlığında çıktı bu kitap. Ayrıca çeşitli üniversitelerden birçok akademisyen hocamızın da desteği oldu. Prof. Dr. Dudu Duygu Kılıç, Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, Prof. Dr. Hacer Kuzu Okur, Prof. Dr. Ece Demirci, Dr. Ayşe Şule Çağlar ve kadın tarihi araştırmacısı Özlem Akşit bunlardan bazıları. Yani son derece nitelikli, akademik kaynaklara dayalı, içinde çeşitli bilimsel araştırma ve anket çalışmalarını da içeren bir kitap oldu. Hakikaten çok zengin bir içeriğe sahip. Kadını; derin tarihi geçmişinden günümüze kadar her yönüyle, birçok alt başlık altında ele aldığımız, çok kapsamlı bir çalışma oldu. Şu an bu kitapla ilgili seminerler veriyor, tanıtım programlarına katılıyorum.
- Söyleşi için çok teşekkür ediyorum.