Bugünlerde herkes özelikle de siyasetçiler söylemlerinin nerede ise tamamında “Vefa” yada “Vefalı olmak” ibaresini asla dillerinden düşürmüyorlar, Kendisini “Vefa” ibaresinin en üzerine koyan ve oradan hiçbir şekilde inmeye niyeti olmayan kim varsa aşağıdakilerden “Vefa” bekliyor “Vefalı olmaya” davet ediyor.
Şu sıralar hangi partiye mensup olursa olsun tüm adaylar yıllar önce bir şekilde siyaseten bir arada oldukları ancak geçen süre içerisinde ayrı düştükleri dostlarından “Vefa” bekliyor, “Geçmişi, geçmiş günleri unutma vefalı ol” şeklinde yönlendirme yapmaya çalışıyor.
İçerisinde bulunduğumuz günlerde bir zamanlar yani 20 yıl önce 30 yıl önce beraber yürüdüğümüz ancak onlar dünya malına kavuştuğu bizimse halen daha dünya nimetlerinin peşinde koşturduğumuzdan olsa gerek yollarımızın ayrılmasına rağmen bizden “Vefa” beklediklerini belirtiyorlar.
Bu “Vefa” meselesi kendimizi bildik bileli çok konuşulur aradan çok uzun yılar geçse de bir yerlere talip olanlar için sürekli ihtiyaç olduğundan asla gündemden düşmez, yıllar boyu tazeliğini asla kaybetmez.
Bugünlerde gündem yine “Siyasette vefa var mı?” diye… “siyasette vefa var mı yok mu?” soruları ile meşgul
Kendi kendimize hep sorarız,
Kimi zaman “En güvenilir” siyasetçilerin bile “vefasız” çıktığı doğru mu, yoksa siyasette vefa aramanın gereği yok mu?
Aslında “yanlış” soruluyor bu soru…
Ya biz yanı başımızdaki “Vefasızlara” çok güveniyoruz.
Yada yanlış yapacaklarını bilebile onlara “toz kondurmuyoruz”
Kavram kargaşasına düşmeden, siyasetle siyasetçiyi birbirine karıştırmadan sormak gerekiyor bu soruyu “siyasetin” ne günahı var?
“Siyasetçide vefa var mı?” diye sormak yerine “kendiniz kadar güvendiğinizden neden sürekli vefasızlık görüyorsunuz” diye sormak gerekmiyor mu ?
Bir gün siyasetin dışına çıkıldığında ve yaşamın farklı ortamlarında karşılaşıldığında,
siyasetçi kimliğinde yaptıklarının,
Veya yapmadıklarının,
Mahcubiyetini taşır insan,
işte o an vefasız can kardeşinizin sesi çatallanır.
Siz “değmez boş ver” diyerek geçiştirmek istersiniz ve eklersiniz “geçti bitti, üzerinde durma artık” demek istersiniz yutkunarak.
Ama içinizdeki o burukluk kanınızın kaynamış su gibi akmasına sebep olur.
Bir taraftan da onun (“vefasızın”) içini döküp rahatlamak istediğini görürsünüz.
Hayatta en acı olan dost dediklerinizden, dost gördüklerimizden böyle reva görülmektir.
Ama o dostunuzdur hem de gerçek dostunuz.
Dün ellerinden tutuğunuz sevgi dolu ellerinizi uzatır, yüreklerinizi üst üste getirerek sarılırsınız.
Hırslar,
aldatılışlar,
çevrenin kuşatılması,
gelinen mevkiinin sıcaklığından mıdır bilinmez.
Ama insan olmak insanlık dersi almakla olmaz, Vefada bozacıda satılmaz.
Yıllar yılı düşünürüz acaba birine güvenmek mi yanlış, yoksa sizin güvendiğinizin yol başında sizi bir anda boş bir un çuvalı gibi bırakması mıdır yanlış olan.?
Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi Siz “değmez boş ver” diyerek geçiştirmek istersiniz ve eklersiniz “geçti bitti, üzerinde durma artık” demek istersiniz yutkunarak.
"Ne yapalım siyasetin malzemesi insan" der, kendinizi bununla avutursunuz.
Sonrada nefes nefese kalır size yapılan vefasızlık karşısında kendinizden utanır ve başlarsınız “