olaygazetecilik @ hotmail.com

Siyasetten biraz olsun arınıp kendi kendimize kaldığımızda yaptıklarımız yada yapamadıklarımızla ilgili hiç bitmeyen bir iç hesaplaşmaya gireriz ancak çoğu zaman hayatımızdaki kötülüklerin iyiliklerden fazla olduğuna kanaat getirince "bu hesabın içerisinden çıkamayacağız en iyisi işi oluruna bırakmak" diyerek en basit ifade ile kendi kendimizden koşaradım uzaklaşırız.

Ancak bu durumun bir işe yaramayacağını asıl olanın bir şekilde hem bu dünyada hem öbür dünyada hesap vereceğimize inandığımızdan olsa gerek başlarız geçmiş ile önce yüzleşmeye sonra hesaplaşmaya.

Gelenektir,

Doğduğumuz günün üzerinden çok geçmeden kulağımıza ezan okunur.

 

Hemen kendimizi bildiğimizde cennet –cehennem- öte dünya ve hesap verme öğreniriz.

 

Bu sağcı, solcu, alevi, Sünni, Kürt, Türk, o partili bu partili fark etmez.

 

Yaptığımız kötü işlerden dolayı bir ilahi adalet tecelli edeceği, işlediğimiz suçlardan dolayı bu dünyada olmasa bile öbür dünyada hesap vereceğimiz üzere uyarılırız.

 

Tüm bunlara rağmen zulüm, işkence, dayatma, baskı, şiddet, ahlaksızlık, haksızlık sürüp gidiyor bir ömür boyu.

 

Böylesi bir noktada insanlar ya öbür dünyanın çok uzak olduğunu düşünüyor , ya söylenen ve öğretilenlere kulak asmıyor veya şartlar buraya doğru sürüklüyor insanı.

 

Normalde insanoğlunun unuttuğu ama çok sıkıştığında sığındığı bir tanrısı var.

 

Bu insanların nerede ise tamamı bir lokantada, çay bahçesinde, bakkalda, manavda, markette hesap vermeyi biliyorlar.

 

Ancak aynı insanların normal hayatta yaptıkları işlerden dolayı bir gün hesap verecekleri bir türlü akıllarına gelmiyor.

 

-İşe geç kalınca patrona,

-okula geç kalınca öğretmene,

-eve geç kalınca eşine

hesap vermekte zorlandıklarını bildikleri halde öğretilen büyük hesaba gereken önemi vermiyorlar.

 

Yaratıcı çok sabırlı olduğundan hemen cezayı kesmiyor uzun vadeye bırakıyor.

 

Ayetler, hadisler, icma ve kıyaslar sözde dolanıp duruyor.

 

Uygulamada nefse uyup her türlü zulme davetiye çıkartılıyor.

 

Halen daha Hazreti Ömer’in adaleti konuşuluyor.

Aradan bunca yıl geçmiş Hz.Ömer’in adaleti konuşuluyor  bir de Nuşirevan.

 

Adalete başka örneğimiz yok.

Hz.Ömer’den sonra doğruluk timsali göstereceğimiz ikinci bir isim maalesef aklımıza gelmiyor.

 

Hep adaletsizlik hep  zulüm var.

 

Üzücü ama ne Osmanlıda nede Cumhuriyet tarihinde adalet örneğimiz ne yazık ki yok.

Yargı sistemimiz de aşağı yukarı  ortada..

 

Zulme, esarete, insanlar arasındaki fiziki farkları kaldırmaya yönelik uyarıcı,  Bilgilendirici insanları unutuyor belleğimiz.      

 

Lafa gelince sıcak kumlarda karnına taş bağlanan Peygamber ama uygulamaya gelince bir sürü zulüm ve haksızlık.

 

O halde “hesap vereceğimiz” sanki kocaman bir yalan.

 

 

 

Hesap yok bu dünyada,

 Böyle olunca da “insan cenneti ve cehennemi beraber burada yaşanacak.” demekten başka bir çaremiz kalmıyor.

 

Ya da ağır bir hesap vereceğiz de umurumuzda değil.

 

Hesap verme öğretisi üzerine bina edilen hayat karşımıza bir gün çok acı hesaplar çıkardığında şikâyetçi olmayacağız.

 

“Kuşkusuz insan çok zalimdir.”

 

Kuşkusuz insan çok nankördür.

Zira Kabil kardeşi Habil’i öldürdü.

 

Ama bir gün bu dünyada hesap vereceğimizi de düşünüp bazı şeyleri göz ardı etmemek lazım.

 

“Kendinize yapılmasını istemediğini şeyi başkasına yapmayınız” hadisini bilmeyenimiz nerede ise yok gibi.

 

Kendi kadınlarınıza yapılan bu muameleyi uygun görüyorsanız mesele yok.

 

Bence oturup bir düşünün.

 

Ölü gömen insanlar hep gelen ölüleri gömeceklerini düşünür.

 

Bir gün sıranın kendilerine geleceğini hiç düşünmezler.

 

Ölü gömücülüğü bir kenara bırakıp, Ömer’in binyıllarca nasıl adaletle anılıp adının adaletle eşdeğer olduğuna bir göz atmanızı tekrar tavsiye ederiz.

 

Çünkü insanoğlunun,

-kini,

- korkusu,

- hırsı,

-merhameti,

-Peygamberi,

-yaratıcıyı

unutturuyor kendisine..

 Kabul etmek gerekiyor ki İnsanoğlu sözünü ettiği adaleti ile övündüğü Nuşirevan kadar adil değil.

 Hesap günü üzerine kurulu bir inanca dönmemiz hepimizin ortak beklentisi haline gelmedikçe kimin hangi inanca sahip olduğunun ne önemi var ki.?

Yaşadığımız süreç:

Lafa gelince Hz. Ömer

İcraata gelince Turist Ömer..

Gel de doğru yolu,hakikati bul..

Sonrada hesap vereceğin anı düşün.

Nerede ise imkansız gibi..