olaygazetecilik @ hotmail.com

Durgunluk, ekonomik faaliyetlerde genel bir düşüş olduğunda ortaya çıkan bir iş döngüsü daralmasıdır. Durgunluklar genellikle harcamalarda yaygın bir düşüş olduğunda ortaya çıkar.


Bu durum finansal kriz, dış ticaret şoku, olumsuz arz şoku, ekonomik balonun patlaması veya büyük ölçekli insan kaynaklı veya doğal afet (örneğin pandemi) gibi çeşitli olaylar tarafından tetiklenebilir.
Hükümetler durgunluklara genellikle para arzını artırmak ve faiz oranlarını düşürmek veya devlet harcamalarını artırmak ve vergilendirmeyi azaltmak gibi genişletici makroekonomik politikalar benimseyerek yanıt verirler.


Maaş ve ücretlere bağımlı olan kişilerin yaşam standartları, sabit gelire veya sosyal yardımlara bağımlı olanlara göre durgunluklardan daha az etkilenir. İş kaybının ailelerin istikrarı ve bireylerin sağlık ve refahı üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu bilinmektedir. Durgunluk, hükûmetlerin gelirlerinde azalmaya neden olabilir. Bu da kamu hizmetlerinde kesintilere yol açabilir. Özellikle sosyal yardım, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi alanlarda kaynak sıkıntısı yaşanabilir. Bu durum, dezavantajlı grupları ve ihtiyaç sahiplerini daha da etkileyecektir.


Bugünlerde hepimizin aklında aynı sorular var. Durgunlukla nasıl başa çıkabiliriz? Ekonomik durgunlukta nasıl bir strateji izlemeliyiz?
Kesinlikle durgunluk dönemlerinde maliyetlere odaklanmalısınız. Her bir harcamanın size getirisinin ne olacağını iyi hesaplamalısınız. Ölçülebilir bir getiriden ve değer yaratan harcamalardan bahsediyorum. “Yapılsa iyi olan” işlere harcama yapmaktan vazgeçmelisiniz. Sadece “yapılması zorunlu” harcamaları yapın. Tüm lüks harcamaları iptal edin. İsrafı kesinlikle önleyin. Hem de her türlüsünü. Hemen ve şimdi!