TÜRK sinemasının mihenk taşlarından biri,unultulmaz filimlere can veren ünlü karak- ter oyuncusu Fikret Hakan'ın Dragostaki evine konul olduk. Kendisi ile sinemaya başladığı ilk günlerden bugüne bir yolculuk yaptık. Yıllarca beyaz perde de izlediğiniz birini çok yakınınızda görmek benide heyecanlandırdı. Güler yüzlü sıcak bir insan, filimlerdeki o asan kesen despot baba değil.

-Asıl adınız Bumin Gaffar Çıtanak,23 Nisan Balıkesir doğumlusunuz. Fikret Hakan ismini almanız, nasıl oldu?

  • İsmimden dolayı yanlış anlamalar çok yaşadım.Bir gün aile meclisi toplandı konuştuk isim annem teyzemdir.
  • Sahne tozunu yutmanız ilk onbeş yaşın- da"üç güvercin" oyunu ile tiyatroya başlamışsınız. Kaç filim çevirdiniz bu güne kadar?

 - 204 filim de oynadım.5 filim yönettim.Biz çok ilkel koşullarda çalışıyorduk, şimdi ile mukayese edilmez bile.Bizim edebiyat güzelliğimiz vardı, onlar Türk sinemasına can verdi kan verdi. Şimdi para da var teknolojide ama bir Ömer Seyfettin bir Sait Faik Abasıyanık'lar gibi yazım hazinesi yok.

- En son örneklerden biri Yaprak dökümü kitabın aslına uymuyor mesela

- Sadece ismini almışlar, 10/15 bölüm de bitecek roman 57 bölümdür oynuyor.Bu ne kadar doğru muhasebesini yapmak lazım. Varoşlarda yaşayan insanların öyküleri malesef yok. En son "Ağır Roman" filmi çek- ilmişti çokda başarılıydı, bence sosyal içerikli filimler çekilmiyor.Herkes bireysel açıdan yapabilidiğini yapmaya çalışıyor.

- Türk sinemasın da bir diriliş var sanki,her ay vizyona bir çok yeni film giriyor buna ne diyorsunuz?

- Bence buda yanlış herkes film yapmaya başladı, vakti zamanındada yılda 300 filim çek- ilir olmuştu,buda seks filimleri furyası başladı. Aile sinemadan kaçtı. 1975/1980 arasın- da malesef iş iyice çığrından çıktı. 80 darbesinin bence iyi yanı bu furyayı bitirmesi oldu. Bence şimdi de büyük TV kanallarının aralarında konsesyum yapması lazım. Birbirlerini batırmadan bir düzene sok- maları lazım böyle giderse seyircinin ilgiside ilgisizlige dönebilir.

-

Dizilerin 90 dakika ya çıkması ile set işçisinden tutun oyunculara kadar çok sıkıntı yaşıyorsunuz, buna ne diyorsunuz?

Özgü Namal ve Beren Saatçi gelecek vaad ediyor"

Oyunculuğun o sundan anlamayan insanlarda var malesef.Özgün Namal. Beren Saatçi son dönem çok başarılı isimler- zamanımızdaki anlayıştaki jön  salon filimleri, gişe kaygısı taşıyarak  yapılıyor. Sosyal filmler yapan var mı? ben bilmiyorum."

- Rezalet bir şey dünyanın hiç bir yerinde böyle bir kepazelik yok yani. Hiç bir insan hakkına hukukuna sığmayacak şey. Çift ekip halinde çalışıyoruz, çift rejisör,çift kameraman, iki ekip ben bu işin böyle gideceğine inanmıy- orum.Ben işte son çekimlerde kapıları camları kapatamıyorsunuz her yerden kablolar fişler geçsin diye o cereyanda saatlerce kalıp hasta oldum.Ben seslendirmeye gitmiyorum birde kendi sesi konuşan arkadaşlar fırsat bul- ile dukça o koşturmacada birde dublaja gidiyor- lar,buna can dayanmaz.Pek çoğunun sosyal güvencesi yok. Benim oynayan pek çok eski fil- imlerime hiç bir telif hakkı yok.Kanunu çıkardılar ama uygulayan yokki. Ama benim hayatım sinema bu değişmez bir gerçek.

"TERSANELERİ SEVMİYORUM"

Tuzla Gazetesi'ni (Olay Gazetesi)'ni inceleyen Fikret Hakan "Tuzla Gazetesi'ni sevdim... Tuzla'ya yakışan bir yerel gazete çıkartıyorsunuz.." dedi. Tuzla'da eskiden güzel, nezih balık lokantaları olduğunu söyleyen Hakan "Uzun süredir gidip gelmiyorum...Bu lokantalar hala yerlerinde duruyorlar mı? "dedi. Tuzla'ya her gelişinde tersanelerin olduğu bölgeye bakmamaya özen gösterdiğini söyleyen Hakan "Tuzla tersanelerdeki ölüm lü kazalardan dolayı beni geriyor...Hükümetin hala bu ölümleri azalt- mak yada tamamen bitirmek gibi bir çalış- masının olmaması çok kötü" dedi.

FİKRET HAKAN KİMDİR?

Asıl adı Bumin Gaffar Çıtanak olan Fikret Hakan, 23 Nisan 1934 tarihinde Balıkesir'de dünyaya geldi. Annesi hemşire, babası ede- A biyatçıydı. Taksim Lisesi bir- inci sınıfından ayrılıp, tiyatro oyuncusu olmak isteyen Fikret Hakan, 1950 yılında 'Üç Güvercin' adlı oyunla tiyatro sahnelerine ilk adımını attı. Yeşilçam tarafından keşfedilmesi ise uzun sürmedi. 1953 yılında 'Köprüaltı Çocukları' adlı filmle sinemaya geçti. Yalnız fiziğiyle değil, güçlü oyuncu- luğuyla da sinemada adından söz ettirdi. Sert ve öfkeli bakışları, sevimli gülüşü ve babacan tavrıyla sinema seyircisini ken- disine bağlamasını bildi. 1955'te Lütfi Akad'ın yönettiği 'Beyaz Mendil' adını duyurmasını sağladı. O dönem sine- masını hiç unutmadı