olaygazetecilik @ hotmail.com

Belki son on yılda belki de daha önce Ramazan ve Kurban bayramları birazda takvimin denk gelmesiyle sürekli dokuz gün olarak uygulanıyor, hafta içerisinde denk gelen son günlerin diğer haftaya kaynak yapılması ile başlayan dokuz günlük tatil geleneği nerede ise bir resmi tatil gibi oldu.

Birkaç kez daha belirtiyoruz, Köyden kente bu kadar fazla göçün olmadığı, Anadolu kentlerinin bu kadar boşalmadığı buna bağlı olarak ülke nüfusunun çok belirleyici bir kısmının 30 büyükşehir belediyesi sınırları içerisine henüz akmadığı dönemlerde her iki bayramda tüm vatandaşlarımız tarafından gerçekten “Bayram” olarak kabul görüyordu.

Son yıllarda yazımızın başında da belirttiğimiz gibi nüfusun çok büyük oranda şehirlerde yaşamaya başlaması, buna bağlı olarak sosyal yaşamın olabildiğince değişmesi ve dönüşmesi bayramların da artık “tatil” olarak algılanmasına vesile oldu.

Dikkat edilirse köyden kente göçün bu kadar fazla olmadığı zamanlarda Anadolu’da ortalama aile en az beş çocuk ve anne babadan oluşuyordu,

Bizde yedi kardeş, anne ve babadan müteşekkil dokuz kişilik bir henüz parçalanmadığımız yada aile bireylerinin evlenseler bile tamamının aynı binadaki dairelerde altlı üstlü oturdukları günlerde bayramlar elbette hepimizi için büyük önem arz ediyordu.

Kentlerde hayat zor, eşlerin ikisi de çalışmak zorunda, Geçmiş dönemlerin aksine çocukların üniversiteden sonra yüksek lisans bazı hallerde doktora yapması ile uzayan süreç evlenme yaşını da ortalama 30’a kadar çıkardı.

Bir taraftan ailelerin bölünmesi diğer taraftan eğitimin uzaması dolayısı ile en az 30 yaşında evlenmek zorunda kalanların bir çocuk hadi bilemediniz iki çocuk yapmak durumunda kaldıkları bir yaşam stili var olan tüm aile içi dengeleri de değiştirdi.

Köyünde yada kasabasında uzun yıllar evinin bahçesinde akrabaları yada en azından aile bireyleri ile kurban kesen kitleler aynı uygulamayı taşındıkları ve yurt tutmak zorunda kaldıkları şehir merkezlerinde tabi ki hayata geçiremediler.

Şehir merkezlerindeki çevre duyarlılığı bir anda kurbanların bahçelerde yada mahalle aralarında kesilmesini ortadan kaldırdı, bunun yerine kentin belli yerinde kurulan mezbahanelerde günler öncesinden belirlenen sıra dahilinde kurbanların kesilerek paylaşılması kurban kesme ile ilgili kararın yeniden gözden geçirilmesine sebep oldu.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız olumsuzluklara var olan STK’lara kurban bağış imkanı çıkıp  birde hayat pahalılığı eklenince sözünü etiğimiz ve ancak 30 yaşında evlenme imkanı bulabilen kitleler için bayramlar bir anda tatil yerine geçmeye başladı.

Bu kurban bayramında ortalama bir kurban payı yaklaşık 13-14 bin lira civarında, bu miktarı fazla gören çok sayıda vatandaş “zaten ay sonunu getiremiyorum, kurban nasıl keseceğim” diyerek dini vecibesini yerine getiremedi.

Bunun dışında sözünü ettiğimiz 30 yaş grubundaki çok sayıda vatandaşımızda “Anne yok baba yok, dokuz günlükte serbest bir zaman var kurban keseceğimize bütçemize uygun bir tatil beldesinde dokuz gün süre ile dinlenenim” diye bulundukları yeri terk edip yollara düştüler.

Bayram dolayısı ile başta anne-baba olmak üzere yakın akrabalarını görebilmek adına Anadolu’nun pek çok yerleşim merkezine seyahat eden belli bir grup var ancak istatistiklere bakın her geçen bayram bu sayı giderek eksiliyor.

Dünya ile birlikte bizimde takip etmek zorunda kaldığımız büyük değişim başta sosyal hayat olmak üzere var olan tüm değerlerimizi ve geçmişe dair alışkanlıklarımızı da çok büyük oranda önce aşındırıyor sonra a değiştiriyor.

Kurban bayramının yada Ramazan bayramının artık çok büyük bir kitle tarafından bayram değil de “Tatil” olarak kabul edilmesinin sebebi de bizi sımsıkı saran ve yüzümüzü geçmişe çevirmeye asla bırakmayan sözünü ettiğimiz o kaçma imkanı olmayan değişimlerdir.

Bir kısım okuyucumuz şimdi “Bugünlere de şükür” diyeceklerdir.

Bize göre de “bu günlere şükür”